Yenidoğan Bebeğin Fizyolojik Özellikleri
Yenidoğan ve çocukluk döneminde anatomik, fizyolojik ve biyokimyasal özellikler
erişkinlere göre belirgin farklılıklar gösterir.
Solunum Sistemi
Yenidoğanın solunum sistemi, yetişkinlerdekinden bazı farklılıklar gösterir. Bunlar;
Yenidoğan, burnundan nefes alır.
Yenidoğanın dili büyüktür.
Larinks yüksektedir. Larinks huni gibi aşağı doğru daralır ve en dar yeri krikoid
kıkırdak seviyesidir (Bu nedenle çocuklarda soluk yolundaki mukus solunumu
engelleyerek hipoksiye neden olabilir.). Solunum sekresyonları daha fazladır. Hava yollarının çapı yenidoğanda oldukça küçüktür (Bu, hava yolu direncinin
yüksek olmasına yol açar.). Mukoz membranları daha incedir. Bu nedenle daha kolay zedelenebilir. Solunum kasları iyi gelişmemiştir. Yenidoğanda solunum, diyafragmatik ve karın solunumu şeklindedir. Solunum sayısı
sık olup ortalama 40-60/dakikadır.
Dolaşım Sistemi
Doğum sonrasında yenidoğan dolaşım sisteminde birtakım değişiklikler oluşmaya
başlar ve dolaşım sisteminin doğum sonrası dış ortama uyumunun tamamlanması saatler
hatta günler alabilir.
Doğum öncesinde plasentadan V. umbilicalis ile karaciğere gelen kan, buradan ductus
venosus ve V. cava inferior ile sağ atrium ulaşır. Oksijen ve besin maddelerinden zengin bu
kan, foramen ovale denen delik aracılığıyla sol atriuma, daha sonra da sol ventriküle geçer.
Bu kanın önemli bir bölümü aorta aracılığıyla baş bölgesi ve üst ekstremiteye gider. Üst
ekstremiteden dönen venöz kan, V. cava superior aracılığıyla sağ atriuma döner ve buradan
da sağ ventriküle geçer.
17
Sağ ventrikülden pompalanan kan akciğerler henüz çalışmadığından ductus arteriosus
aracılığı ile inen aortaya geçer ve A. umblicalis ile plasentaya döner. Doğumdan sonra
akciğer solunumunun başlaması ile pulmoner kan akımı birden artar. Akciğerden pulmoner
venlerle sol atriuma dönen kanın artması sol atrium basıncını artırır ve bu da foramen
ovalenin kapanmasını sağlar. Kanda artan parsiyel oksijen basıncı, ductus arteriosusu
kapatır. Yenidoğanda kalp atım hızı 120-160/dakikadır.
Gastrointestinal Sistem
Yenidoğan bebekte 24–36 saat içinde görülen ilk gaitaya mekonyum denir. Yapışkan
bir yapısı olan mekonyumun rengi koyu yeşil-siyahtır. Bebek anne sütü almaya başladıktan
sonra rengi değişir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin dışkısı gevşek, akıcı, altın sarısı
rengindedir. 48 saat içinde dışkılamayan bebeğin bağırsaklarında tıkanma düşünülmelidir.
Üriner Sistem
Böbrek tübülleri henüz tam olarak olgunlaşmadığından suyun geri emilimi sınırlı
olarak yapılmaktadır. Glomerül filtrasyon hızı düşüktür. Bebek doğar doğmaz idrarını
yapabilir.12-24 saat sonra idrar yapımı sıklaşır. İdrarı açık sarı renklidir. Günde 6-10 kez
idrar yapması yeterli sıvı aldığının göstergesidir.
2.2.5. Sinir Sistemi
Beyin doğumda oldukça büyüktür. Toplam vücut ağırlığının %10’unu oluşturur.
Yenidoğan beyin ve omuriliğindeki nöron sayısı erişkin dönemdeki nöron sayısı ile eşit
olmasına rağmen bu nöronların aksonları ve nöronlar arası bağlantı henüz gelişimini
tamamlamamıştır.
Bağışıklık Sistemi
yenidoğanın yetersizdir. İlk aylarda anne sütünden geçen antikorlar
tarafından hastalıklardan korunur.
DUYULAR
Dokunma: Yenidoğanın en önemli duyusudur. Bebeğin pek çok refleksi
dokunma duyusuyla ilgilidir. Yanağına dokunulduğunda aranır, avuç içine
dokunulduğunda parmağı kavramaya çalışır.
Görme: Yenidoğanın gözleri ışığa hassastır. Işık gözüne geldiği an gözlerini
kapatır.
İşitme: Yenidoğan bebek, yalnız sesleri tanımakla kalmayıp sesin geldiği yöne
başını çevirir.
Koku alma: Başlangıçta kokuyu ayırt etme özelliği zayıftır. 4. ayda keskin
kokulara karşı tepkisini başını çevirerek verir.
Tat alma: Yenidoğanlar benzer tatları fark edebilir. Tatlılardan hoşlanırken acı,
ekşi ve tuzluya karşı olumsuz tepkiler verir.
Yenidoğanın Nörolojik Özellikleri / Refleksleri
Yenidoğan bebeklerde merkezi sinir sisteminin olgunlaşması henüz
tamamlanmamıştır. Yenidoğan normal yaşamını sürdürebilmek için birçok koruyucu
refleksle doğar. Bu nedenle refleksler bebekler için doğal korunma mekanizmasıdır.
Emme refleksi
Ağzına parmak sokulduğunda emer. Uyanıkken 4. aya kadar, uyurken 7. aya kadar
emme hareketi gözlenir. Daha sonra bu refleks kaybolur.
Arama refleksi
Bebeğin yanağına ve ağız kenarına parmakla hafifçe dokunulduğunda ağzını açar ve
başını o yöne çevirerek arar. Emme refleksiyle sıkı ilişkilidir. Arama refleksi 3 ay civarında
kaybolur.
Moro Refleksi
Bebek sakin yatarken başı desteklenerek hafif kaldırılır. Destek birden çekildiğinde ya
da ani ses uyarısında kollarının ve el parmaklarının açılıp yeniden gövdede birleştirilmesidir
(ürkme, sıçrama, sarılmaya benzeyen bir hareket). Yüzünde bir korku ifadesi vardır. Moro
refleksi genellikle 4. ayda kaybolur.
Yakalama (kavrama) refleksi
Bebeğin avuç içine ve ayak tabanına dokunulduğunda parmakların içine kapandığı
görülür. Ellerdeki kavrama refleksi 3–4. aylarda kaybolur ve artık bilinçli bir harekete
dönüşür.
Ayak parmaklarındaki ise 10. aya doğru kaybolur
Babinski refleksi
Ayak tabanının orta kısmına dokunulduğunda ayak başparmağının diğer parmaklardan
ayrılarak yana doğru açılması şeklinde gözlenen bir reflekstir.
Tonik boyun refleksi
Tonik boyun refleksleri başın vücuda göre olan durumunu belirler. Bebeğin bir
taraftaki omzu, başı, boynu ve ayakları gerginken diğer tarafı gevşek bir pozisyondadır.
Başın dönük olduğu taraftaki kol ve bacak ekstansiyonda diğer kol ve bacak fleksiyondadır.
Ortalama olarak 20 haftada kaybolur. Bu refleksin bebeğin anne karnında uygun şekli
almasına yardımcı olduğu düşünülmektedir. 7. aydan sonra bulunması patolojiktir.
Basma ve otomatik yürüme refleksi
Bebek, koltuk altlarından tutularak düz bir yüzeye ayakları değdirilirse adım atma
hareketleri yapabilir. Zamanında doğanlar genellikle ayak tabanları, erken doğan bebekler
ise ayak uçları ile basma eğilimindedir. Bu refleks 6-7. ayda kaybolur. Basma ve yürüme refleksi
21
Bunların dışında öğürme, yutkunma, başını kaldırma gibi refleksler de yenidoğan
bebeğin dış ortama adaptasyonunda önemli bir koruma görevi görür.
ÖZEL DURUMU OLAN BEBEKLER
Prematüre Bebekler (Preterm Bebekler):
37. gebelik haftasından önce doğan bebeklere prematüre / preterm bebek adı verilir.
Prematüre bebekler, zamanında doğan bebeklere göre daha sık hastalanma veya ölme
tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Prematüre Bebeğin Özellikleri * Derisi ince, nazik ve parlak pembe-kırmızı renklidir ve damarlar belirgindir.*Lanugosu fazladır.*Derialtı yağ dokusu yeterince gelişmediğinden derisi buruşuktur. *ayak anında enine çizgiler ve bunlar arasındaki çukurluklar gelişmemiştir. *Tırnaklar yumuşaktır ve parmak uçlarını geçmez. kulakları küçük, kıvrımları az ve yumuşaktır. Bu nedenle kulaklarının üzerine
uzun süre yatırılmamalıdır. *Solunumu düzensiz, zayıf ve diyafragmatiktir. *Ağlaması zayıf ve tiz seslidir. *Normal refleksler olmayabilir, hipotoniktir, emme gücü ve öksürük refleksi çok
zayıftır. *Erkek bebekte testisler skrotuma inmemiştir. *Baş bedene göre çok büyüktür. Fontaneller büyük ve suturlar çok aralıklıdır. *Genellikle vücut ağırlığı 2.500 gramın altındadır. *Göğüs duvarı yumuşak ve karın gergindir. .
Prematürelerde Görülebilecek Sorunlar
1.Apne
Genelikle bradikardi ve siyanozun eşlik ettiği, solunumun 20 saniyeden
uzun süreli durması olarak tanımlanan apne görülebilir.
2.Anemi
Prematüre anemisi eritrosit yaşam süresinin term bebeklere göre daha
kısa olması, demir depolarının yetersizliği, hızlı büyüme, eritropoietin eksikliği
nedeniyle görülebilir.
3.Hipoglisemi
Yenidoğanlarda tüm gestasyon yaşlarında plazma glikoz
düzeyinin normalin altında olması hipoglisemi olarak tanımlanır ve tedavi
gerektirir. Depolarında yeterli glikojen ve yağ bulunmayan prematürelerde
hayatın ilk 2 haftası içinde özelikle hasta prematürelerde hipoglisemi
görülmektedir. Bu bebeklerin başta glikojen depolarının yetersizliği, beslenme
sorunları, hastalıkları ve glikoliz metabolizmasındaki yetersizlikler
hipoglisemiye neden olmaktadır.
4.Hipotermi
Prematürelerin vücut ağırlıklarına oranla vücut yüzeyinin geniş
olması, daha az yağ dokusu içermeleri ve glikojen depolarının yetersiz olması
nedeniyle term bebeklere göre hipotermiye daha çok eğilimlidir.
5.Hiperbilirubeni
Preterm (prematüre) bebeklerde term bebeklere göre sarılık
daha sık görülür ve daha düşük bilirubin seviyelerinde bile kernikterus riski
fazladır. Kernikterus, indirekt bilirubin miktarının artması ile beyinde bilirubin
birikmesi ve beyin hücrelerine zarar vermesidir. Prematüre bebeklerde bilirubin
düzeyinin izlenmesi bu nedenle önemlidir.
6Patent duktus arteriosus
Prematüre bebeklerde surfaktan olmaması nedeni ile
akciğerleri tam genişleyemez. Pulmoner arterde akciğerlere kanın gidişi zordur.
Bu durum pulmoner arter hipertansiyonuna neden olur. Bunun sonucu olarak da
duktus arteriosus kapanmaz.
Respiratuar distres sendromu (RDS
: Hyalin Membran Hastalığı olarak da
bilinen RDS, genellikle 34 haftanın altındaki prematüre bebeklerde doğumdan
sonraki 4-6 saat içerisinde görülen; solunum yetmezliğine neden olan bir
27
tablodur. Prematür bebeklerin en önemli mortalite ve morbidite nedenlerinin
başında gelen RDS’nin esas nedeni, erken doğum nedeniyle akciğerlerin
gelişimsel aşamalarını tamamlayamamasıdır. Enfeksiyonlar: Prematüreler anneden transplasental IgG geçişinin olmayışı
veya yetersiz geçişi, hücresel immün yanıt azlığı, uzun süre hastanede kalma,
beslenme bozukluğu, invaziv işlemlere maruz kalma gibi nedenlerden dolayı
enfeksiyon riski yüksek bir gruptur.
Postmatüre (Postterm / Sürmatüre) Bebek
Doğum ağırlığına bakılmaksızın 42. gebelik haftasından sonra doğan bebeklere,
postmatüre (sürmatüre) bebek denir. Postmatürelikte plasenta yetmezliği söz konusu
olmaktadır. Buna bağlı olarak ölü doğum ya da doğumdan sonraki 1 hafta içinde ölüm
görülebilmektedir. Postmatüre Bebeğin Özellikleri *Lanugo yoktur, verniks kazeoza ve deri altı yağ dokusu azdır. *Ciltleri buruşuk ve yumuşaktır. Daha sonra kurur, çatlar ve soyulur (beyaz
parşömen gibi). *Boy ve kilosu miadında doğanlara göre daha fazladır. *Cilt rengi soluk,sarı-yeşilimtıraktır. *Saçları uzundur. *Tırnakları uzundur. *Göbek kordonu yeşilsarı renktedir. *Bu bebeklerin fetal yaşamında plasental yetersizlikler olursa amniotik sıvı ve
fetüs mekonyumla boyanır ve tırnaklarında mekonyum bulunur. *Genelde artmış bir uyanıklık hâli vardır.
Postmatürlerde Görülebilecek Sorunlar
Mekonyum aspirasyonu riski: Amnion sıvısına karışan mekonyum aspire
edilir. *Neonatal asfiksi: Mekonyum aspirasyonuna bağlı solunum sıkıntısı olabilir.
Hipoglisemi
İntrauterin yaşamın son haftalarında beslenme için glikojen
depolarını kullandığı için hipoglisemi gelişme riski vardır.
.Düşük Doğum Ağırlıklı Bebek / Dismatür Bebek
Gebelik haftasına bakılmaksızın 2.500 gramın altında olan tüm yenidoğanlar düşük
doğum ağırlıklı kabul edilir. Düşük doğum ağırlıklı yenidoğanlar, gestasyon yaşına bakılmaksızın kilolarına göre
üç kategoriye ayrılarak değerlendirilir. Bu değerlendirmeye göre düşük doğum ağırlıklı
bebekler için; 1500-2.499 gram arasındaki bebekler için “düşük doğumağırlıklı”, *1.499 ve 1.000 gramarasındaki bebekler için “çok düşük doğumağırlıklı”, *1.000 gramdan az ağırlıktaki bebekler için “aşırı düşük doğum ağırlıklı”
kavramları kullanılmaktadır.
Yenidoğan bebeğin sorunlarının iyi değerlendirilmesi ve doğru tanı için gestasyon
yaşının ve doğum ağırlığının mutlaka birlikte değerlendirilmesi gereklidir.
Düşük Doğum Ağırlıklı Bebeğin Özellikleri
*Yağ dokusu ve kas kitlesi azalmıştır. *Saçlar ince, kırılgan, düzve diktir. *Keratin yokluğuna bağlı olarak ciltşeffaf,jelatinöz ve parlak görünür.el ve ayaklar vücudun diğer bölümlerine göre büyüktür. *Yumuşak doku kaybı vardır.Meme dokusu azalmıştır. *Abdomen çökük, sandal biçimindedir. *Süturlarve fontaneller geniştir. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dış ortama uyum yetenekleri term / miadında
doğanlara göre sınırlıdır.
Düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde hipoglisemi sıklığı %60’a kadar çıkmaktadır.
Çünkü bu bebeklerde zaten az miktarda olan glikojen ve yağ depolarının hızlı tükenmesi ile
genellikle hayatın birinci ve ikinci günlerinde hipoglisemi görülmektedir. İleri derecede
düşük doğum ağırlıklı bebeklerde ilk 6 ve 12 saat içinde de hipoglisemi semptomları
görülebilir.
2.500 gramın altında doğum tartısı olan bebeklerde enfeksiyon riski ve bebek ölüm
oranı yüksektir.
Diyabetik Anne Bebeği
Hamileliği sırasında hastalığı iyi kontrol edilmemiş diyabetik bir annenin bebeği diğer
bebeklere göre daha iri ve kilolu doğar
. Diyabetik Bebeğin Özellikleri
Bebeklerin doğum kiloları fazladır ( 4.500 g üzerindedir.). *İnsülinin büyüme hormonu etkisi göstermesi nedeniyle bebeklerin omuzları
geniştir. *İlk günlerinde laterji (uyku hâli, uyuşukluk), *Siyanoz ve sarılık, *Apne, *Terleme.
Diyabetik Anne Bebeklerinde Görülen Sorunlar
Diyabetik anne bebeğinin sorunları
Dğum travmaları, RDS, hipoksi, hipoglisemi,
hipokalsemi, hipomagnezemi ve konjenital bozukluklardır.
Makrozomi:
Gestasyonel yaştan bağımsız olarak 4.500 gram üzerindeki fetüsü
tanımlar. Bebek kanında anneden geçen şeker yüksek olduğundan bebek daha
çok beslenir.
Doğum travması: Bebek kilolu olduğundan doğum travması riski daha fazladır
(özellikle omuz takılması ve brakial pleksus yaralanmaları).
Hipoglisemi: Doğumdan sonra göbek kordonunun klemplenmesiyle beraber
anneden çocuğa glikoz transferi birden durur. Çocukta hiperinsülinemi
nedeniyle kan şekeri değerleri ilk iki saatte düşer ve daha sonra yükselmeye
başlayıp stabilize olur. Hipoglisemi hemen tespit ve tedavi edilmelidir.
Glikozun aşırı düşmesi nörolojik hasara ve ölüme neden olur.
Hipokalsemi ve hipomagnezemi: Böbreklerden aşırı magnezyum kaybına
bağlı hipomagnezemi gelişir ve bunun sonucu olarak parathormon düzeyi düşer.
Parathormonun düşmesi nedeniyle de hipokalsemi gelişir.
Diyabetik anne bebeklerinde 5-6 kat
fazla görülür. Akciğer matürasyonundaki gecikmeden hiperglisemi ve
hiperinsulineminin sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Hiperbilirubinemi: Bu grup yenidoğanlarda eritrositlerin hızlı yıkımı sarılık
riskini artırır. Bu sarılık genelde hafif olup tedavide sıvı alımı ve ultraviyole
yeterlidir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder